Menekşe
.. Senin İçin ...
Hayat
... Anne...
Ümmetimi İsterim
1 sayfadaki 1 sayfası
Ümmetimi İsterim
Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, Mirâc’da
Cenneti, Cehennemi, sayısız şeyleri görüp, Kürsî, Arş ve Ruh âlemlerini geçip,
bilinmeyen, anlaşılamayan, anlatılamayan şekilde, mekânsız, zamansız, cihetsiz,
sıfatsız olarak Allahü teâlâyı gördü. Hiçbir mahlûkun bilemeyeceği,
anlayamayacağı nimetlere kavuşup bir anda, Kudüs' e ve oradan da Mekke-i
Mükerreme’ye geldi.
........
Peygamber Efendimize; "Rabbini sena eyle!" buyrulduğunda,
O hemen; "Ettehiyyatü lillahi vessalevatü vettayyibat" (yani,
bütün lisanlar ile olan medhler, övgüler ve senalar, beden ile olan hizmetler ve
taatler, mal ile olan iyilikler ve ihsanlar Allahü teâlâ için olsun)
dedi.
Önce Allahü teâlâ, Habibine gözsüz, kulaksız, vasıtasız, mekansız
olarak; "Esselamü aleyke eyyühennebiyyü ve rahmetullahi ve
berekatüh... (Ey Resulüm! Selamım, bereketim ve rahmetim senin üzerine
olsun)" buyurarak, selam verdi.
Peygamber efendimiz; "Esselamü
aleyna ve ala ibadillahissalihin... (Ya Rabbi! Bize ve salih kullarına
da selam olsun)" diye cevap verdiler.
Bunu işiten melekler, hep bir ağızdan;
"Eşhedü enla ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve
resulüh... (Gözümle görmüş gibi bilir ve inanırım ki, Allahü teâlâdan
başka ilah yoktur. Muhammed aleyhisselam O' nun kulu ve resulüdür)"
dediler.
Allahü teâlâ buyurdu ki: "Ey Habibim! Benim misafirimsin.
İste benden ne istersen!.." Resulullah efendimiz; "Ümmetimi
isterim ya Rabbi" dedi.
Hak teâlâ, bu suali yedi yüz defa
tekrarladı. Resulullah efendimiz hepsinde; "Ümmetimi isterim"
diye cevap verdi.
Allahü teâlâ; "Hep ümmetini istersin"
buyurunca, O; "Ey Rabbim! Dileyen benim, veren sensin. Cümle ümmetimi
bana bağışla" diye taleb etti.
Cenab-ı Hak; "Eğer ümmetinin
hepsini şimdi sana bağışlarsam, benim rahmetim ve senin izzetin zahir olmaz. Bir
kısmını şimdi sana bağışladım. İki kısmını tehir ettim. Kıyamet günü sen
dileyesin, ben bağışlıyayım. Ta ki, benim rahmetim ve senin izzetin
(şerefin) belli olsun" buyurdu
Cenneti, Cehennemi, sayısız şeyleri görüp, Kürsî, Arş ve Ruh âlemlerini geçip,
bilinmeyen, anlaşılamayan, anlatılamayan şekilde, mekânsız, zamansız, cihetsiz,
sıfatsız olarak Allahü teâlâyı gördü. Hiçbir mahlûkun bilemeyeceği,
anlayamayacağı nimetlere kavuşup bir anda, Kudüs' e ve oradan da Mekke-i
Mükerreme’ye geldi.
........
Peygamber Efendimize; "Rabbini sena eyle!" buyrulduğunda,
O hemen; "Ettehiyyatü lillahi vessalevatü vettayyibat" (yani,
bütün lisanlar ile olan medhler, övgüler ve senalar, beden ile olan hizmetler ve
taatler, mal ile olan iyilikler ve ihsanlar Allahü teâlâ için olsun)
dedi.
Önce Allahü teâlâ, Habibine gözsüz, kulaksız, vasıtasız, mekansız
olarak; "Esselamü aleyke eyyühennebiyyü ve rahmetullahi ve
berekatüh... (Ey Resulüm! Selamım, bereketim ve rahmetim senin üzerine
olsun)" buyurarak, selam verdi.
Peygamber efendimiz; "Esselamü
aleyna ve ala ibadillahissalihin... (Ya Rabbi! Bize ve salih kullarına
da selam olsun)" diye cevap verdiler.
Bunu işiten melekler, hep bir ağızdan;
"Eşhedü enla ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve
resulüh... (Gözümle görmüş gibi bilir ve inanırım ki, Allahü teâlâdan
başka ilah yoktur. Muhammed aleyhisselam O' nun kulu ve resulüdür)"
dediler.
Allahü teâlâ buyurdu ki: "Ey Habibim! Benim misafirimsin.
İste benden ne istersen!.." Resulullah efendimiz; "Ümmetimi
isterim ya Rabbi" dedi.
Hak teâlâ, bu suali yedi yüz defa
tekrarladı. Resulullah efendimiz hepsinde; "Ümmetimi isterim"
diye cevap verdi.
Allahü teâlâ; "Hep ümmetini istersin"
buyurunca, O; "Ey Rabbim! Dileyen benim, veren sensin. Cümle ümmetimi
bana bağışla" diye taleb etti.
Cenab-ı Hak; "Eğer ümmetinin
hepsini şimdi sana bağışlarsam, benim rahmetim ve senin izzetin zahir olmaz. Bir
kısmını şimdi sana bağışladım. İki kısmını tehir ettim. Kıyamet günü sen
dileyesin, ben bağışlıyayım. Ta ki, benim rahmetim ve senin izzetin
(şerefin) belli olsun" buyurdu
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz